MÜSİAD Kocaeli Şubesi ve Otomotiv Sektör Kurulu tarafından 'Devrim Arabaları’ndan Günümüze Otomotiv Sektörü' konulu Türkiye İstişare toplantısı gerçekleştirildi.

MÜSİAD Kocaeli Şubesi ve Otomotiv Sektör Kurulu tarafından 'Devrim Arabaları’ndan Günümüze Otomotiv Sektörü' konulu Türkiye İstişare toplantısı gerçekleştirildi.
18 Kasım 2013, Pazartesi 03:26
7 Ocak 2012 tarihinde Kocaeli Sanayi Odası’nda MÜSİAD Kocaeli Şubesi ve Otomotiv Sektör Kurulu tarafından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün de katılımları ile “Devrim Arabaları’ndan Günümüze Otomotiv Sektörü” konulu Türkiye İstişare toplantısı gerçekleştirildi. Kocaeli Bölgesi ve çevresinden otomotiv sektörünü temsilen 200’e yakın iş adamının katıldığı toplantıya TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Celal Kaya da katılarak konuşma gerçekleştirdi. TAYSAD’ı temsilen ise Genel Sekreter Özlem Gülşen Arkan ve Genel Sekreter Yardımcısı Cüneyt Kalkan katılım sağladı.

7 Ocak 2012 tarihinde Kocaeli Sanayi Odası’nda MÜSİAD Kocaeli Şubesi ve Otomotiv Sektör Kurulu tarafından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün de katılımları ile “Devrim Arabaları’ndan Günümüze Otomotiv Sektörü” konulu Türkiye İstişare toplantısı gerçekleştirildi. Kocaeli Bölgesi ve çevresinden otomotiv sektörünü temsilen 200’e yakın iş adamının katıldığı toplantıya TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Celal Kaya da katılarak konuşma gerçekleştirdi. TAYSAD’ı temsilen ise Genel Sekreter Özlem Gülşen Arkan ve Genel Sekreter Yardımcısı Cüneyt Kalkan katılım sağladı.
 
 
MÜSİAD Kocaeli Şube Başkanı Recep Bilal Şengün
 
MÜSİAD Kocaeli Şube Başkanı Recep Bilal Şengün yaptığı açılış konuşmasında şu konulara değindi : “İhracatta önemli bir paya sahip otomotiv sanayimiz ile ilgili bu toplantıya katılımınızdan dolayı teşekkür ederim. Dünyada otomotiv sanayi gelişiyor ve ekonomiler içindeki önemi artıyor. Verimlilik artışı, kaynak kullanımı, idari ve teknik organizasyon ön plana çıkıyor. 2011 yılı ekonomik değerlerine baktığımızda otomotiv sektörü ihracatta ilk sıradadır. Sektörün geçmişine baktığımızda nereden nereye geldiğimiz açıkça görülüyor. Devrim Aracı için o yıllarda Devlet Demiryollarına talimat verildi ve çalışmalar başlatıldı. Bu aracın yapılamayacağına inanılıyordu. 20 Türk mühendisi bu hayali gerçekleştirdi; ancak hep “Başaramayız” ön yargısı vardı. Cemal Gürsel Paşa’nın “Batı kafası ile otomobil yaptık ama Türk kafası ile benzin koymayı unuttuk” sözü ile bu hayal son buldu. Bugün ise kendi markamızı oluşturma sürecinin sabırsızlığındayız. Bu yatırımın Kocaeli’nde yapılmasını isteriz. Gelişmiş otomotiv yan sanayisi ve lojistik altyapısı ile bölgemiz uygundur. Bizi bu konuda motive eden Sayın Bakanımıza teşekkür ederim.”
 
 
MÜSİAD Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Salih Sami Atılgan
 
MÜSİAD Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Salih Sami Atılgan ise konuşmasında MÜSİAD’ın otomotiv sektör kurulu çalışmalarına değindi. Sektörü yakından takip ettiklerini belirten Atılgan, AB ile uyum yasaları kapsamındaki Blok Muafiyeti uygulamasının tüm süreçleri ile hayata geçmesi gerektiğini ifade etti. Eşdeğer parça kullanımı, çok marka satıcılığı gibi konuların tebliğde yer almasına karşın ana yükleniciler tarafından engellendiği için hayata geçirilemediğini belirten Atılgan, bağımsız yedek parçacıların ve dağıtıcıların teknik bilgi ve donanıma ulaşmada da zorluklar yaşadığını söyledi. Sektörde uygulanan vergilerin yüksekliğine de değinen Atılgan, Ömrünü Tamamlamış Araçlar Yönetmeliği uygulamaları, geri dönüşüm tesislerinin kurulması ve devreye alınması, vasıflı insan kaynağı gibi konulardaki görüşlerini de dinleyiciler ile paylaştı.
 
 
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan
 
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan konuşmasında, sektör kurullarına kendi alanlarındaki sorunları ve çözüm önerilerini tespit etmelerini önerdiklerini, daha sonra da bu konuların istişare toplantılarında görüşüldüğünü ve üst yönetimce de hükümetin ilgili birimlerine iletildiğini ifade etti. 2 yıl önce Bursa’da “Made in Turkey” ana başlığı ile yaptıkları toplantıdan sonra yerli marka konusunun Türkiye gündemine girdiğini belirtti. Yerli üretim, yerli marka konusunda çok geç kalındığını belirten Vardan “Otomobili zaten yapıyoruz; ancak kendi adımıza yaptığımız birşey yok. Devrim’i başlatmışız, kalmış; uçak projesini başlatmışız, kalmış; artık hükümetimizin de iradesi ile devam etmeliyiz. Dünya ile aynı yerden başlama şansımız olan elektrikli araç konusunda daha hızlı yol alabiliriz. Son 10 senede ülkemiz muazzam bir değişim gösterdi. Şimdi hedeflerimiz daha da büyük. Bunları gerçekleştirmenin alt detaylarına iyi bakmamız lazım. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızdaki gelişim de bunun bir göstergesidir. Geçtiğimiz 10 yıl içinde sadece cep telefonu konusunda 20 milyar USD harcamışız. Önümüzde tabii ki küresel riskler var; ancak avantajları da görmemiz lazım.” dedi.
 
 
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu
 
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ise “Yerli bir marka oluşturmak odak konusu, pek çok yan sanayi ürününü üretiyoruz. Elektrikli araç olarak ön plana çıkarsa daha da önemli olacaktır. Belediyemiz 5 tane elektrikli araç siparişi verdi. Bunlar çevre dostu ve ekonomik araçlar. Sanayi kenti Kocaeli için de bu konu son derece önemlidir. Bu konuda başarılı olacağımıza inancımız tam. Siyasi irade ve sektörün desteği ile yapılabilir. Biz de tüm kaynaklarımız ile siz değerli sanayicilerin hizmetindeyiz” dedi.
 
 
Kocaeli Valisi Ercan Topaca
 
Kocaeli Valisi Ercan Topaca konuşmasında ülke olarak marka yaratma konusundaki eksikliğimizi kapatacağımızı ve otomobil konusunda yerli markamızı yapacağımızı belirtti. 1936 yılında kendi uçağını yapan ve farklı nedenlerden dolayı ilerleyememiş bir ülke olduğumuzu belirten Topaca, kendi markamızı yapabilecek insan kaynağına, teknik donanıma ve maddi güce sahip olduğumuzu söyledi.
 
 
 
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün
 
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün konuşmasında, Türkiye'deki otomotiv sektörünün tarihinin yarım asırdan fazla bir zamana uzandığını söyledi. Bu süreçte çok önemli gelişmelere tanık olduklarını anlatan Ergün, ortaya çıkan fırsatları değerlendiklerini, özellikle montaj alanında çok başarılı bir ülke haline geldiklerini söyledi. 'Henüz Türkiye'de üretilmiş ve üretim hatası nedeniyle geri çağrılmış bir araç bulunmuyor olması bizim bu alanda ne kadar başarılı olduğumuzu gösteriyor' diyen Ergün, 'Türkiye'de bir çok markanın üretimi yapılıyor. Yan sanayimiz bunlara hizmet sağlıyor. Ancak Türkiye'de üretilip de imalat hatası nedeniyle geri çağrılan bir otomobil yok. Otomobilin merkezi olan ülkelerde bile bu hatalar oluyor. Öncelikle Türkiye bu konuda nasıl iyi bir yer olduğunu görmesi lazım' diye konuştu.
 
Türkiye'nin otomotivde üretim üssü olmak için güçlü ve çeşitli yan sanayi kapasitesine sahip olduğunu aktaran Ergün, 'Yan sanayimizi dünyanın önemli markalarına çok ciddi parçalar ürettiklerini görüyoruz. Yan sanayinde ciddi bir tedarikçi ülkeyiz. Her markaya parça yapabiliyoruz. Bu da bizim başka bir avantajımız. Teknolojiyi iyi kullanıyoruz. Üretim sistemlerini iyi kullanıyoruz' şeklinde konuştu. Otomotiv sektöründeki 50 yılda iyi değerlendirilemeyen fırsatların da bulunduğunu anlatan Ergün, 'Üretim ve montaj alanında gösterdiğimiz başarıyı, araştırma geliştirme ve tasarım alanlarına yansıtmada kendimize özgü markalar oluşturma konusunda sağlayamadık, ama sağlayabilirdik' dedi.
 
Geçen yıl uygulamaya konulan Otomotiv Strateji Belgesi'nin sektörün geleceğinin nasıl şekilleneceği konusun da önemli tespitler içerdiğini kaydeden Ergün, bu belgede yer alan eylemlerin harekete geçmesi için özel sektörle yoğun bir çaba harcadıklarını belirti. Bu stratejinin doğuracağı sonuçları 3 ana başlıkta incelenmesi gerektiği belirten Ergün, 'Öncelikle Türkiye otomotiv de Ar-Ge ve üretim üssüne dönüşecektir. Yerli üretim için gerekli altyapı oluşturulacaktır ve yeni nesil teknolojilerde atılım yaşanacaktır. Otomotiv sektörünün ilerleyişi bu üç eksen de devam edecek. Dünya ekonomisinde yaşanan değişim ve otomotiv sektörünün doğuya doğru kayması sürecini dikkate aldığımız zaman bu hedefleri gerçekleştirmemek için hiç bir neden yok. Her şey bizim lehimize gerçekleşiyor. Her şey bu hedefleri gerçekleştirmeye uygun gelişiyor. Yeter ki biz dünyayı doğru anlayalım, gelişmeleri doğru okuyalım. Ancak yeri geldiğinde de cesaretle risk almasını bilelim' şeklinde konuştu.
 
Bu seneki dış ticaret rakamlarına bakıldığında otomotiv sektöründe ihracatın artmasına rağmen, net ithalatçı durumuna düştüklerini dile getiren Ergün, şöyle konuştu: 'Geçtiğimiz yıllarda fazla verdiğimiz bu sektör de bugün için yaklaşık 2 milyon dolar net ithalatçıyız. Onun için durumu iyi değerlendirmemiz lazım. Türkiye son yıllarda çok ciddi ekonomik büyüme yaşadı, milli gelirini önemli miktarda arttırdı. Milletimizin harcamalarında önemli değişiklikler yaşandı. Bu otomotiv sektörüne yansımıyor mu? Her şeye yansıdığı gibi otomotiv sektörüne de yansıyor. Sadece 91 bin araç 2001 krizinde satılmış. 2011 yılında 504 bin araç 11 ayda satıldı. 12’nci ayda 100 bin otomobilin satıldığını düşünüyoruz. Bunlar sadece otomobil. Hafif ticari araçlarla birlikte 800 bin araç satıldı. Türkiye'de satılan 600 binden fazla otomobilin yüzde 70'i ithal. İç pazardaki rakamın 1 milyonu aşacağını düşündüğümüz zaman bu konuda önemli adımlar attığımızı düşünmek önemlidir. Biz yerli araç, yeni marka ve modeller konusunda duygusal nedenlerle, 'milliyetçi hislerimizi tatmin edelim' diye değil, rasyonel nedenlerle hareket ediyoruz. Bunu yapmaya mecburuz. Bu büyük yan sanayinin ortasına, bu büyüyen pazarın ortasına, yerli marka ve modeller koymazsak geleceğimiz parlak olmaz. Yerli marka koyalım ki yan sanayi güçlensin, kendinden emin olsun.'
 
İthal satışların fazla olmasının 'Türkiye'de üretilen araçların insanımızın beklentilerine cevap vermediği' şeklinde algılanması gerektiğini aktaran Ergün, şöyle devam etti: 'Aldığımız araçların yüzde 70'i ithal. Peki kaç paralık arabalar alıyoruz? 600 bin aracın yüzde 70'i ithal ise bunlar 5 bin liralık arabalar mı? 50 bin liradan aşağı değil. Bize 'çok ucuz araba üretmek lazım ancak böyle bu iş gelişir' diyenlere “Peki bu pazar ne?” diye sormak lazım değil mi? Yani “Türkiye'nin kendi iç pazarındaki durum ne?” diye sormak lazım değil mi? Siz 10 bin liralık araç ürettiğinizde iç pazarın bu 10 bin liralık aracı alacağını zannediyorsunuz. O araba eskiden ürettiğimiz araba gibi olur. Opsiyonel olur. Türkiye'de vatandaş öyle bir arabayı ister mi? Türkiye değişti. İnsanlar tam teşekküllü araba istiyor. Gelir düzeyi arttı, finansman kaynakları oluştu. İnsanlar arabanın dikiz aynası ve sağ aynası opsiyonel olsun istemiyor. Kliması olmayan, camları çevirerek açılan araba istemiyor. Doğru dürüst araba istiyor. Biz de öyle bir şey olsun istiyoruz. İptidai sayılacak bir şeyi kimsenin istediği yok. Hem Türkiye'ye hem dünyaya bunu satacağız. Baktığım zaman hem seyrederken, hem binerken gurur duyacağımız bir araç olsun. Bunu yapacak kabiliyetimiz var. Zaten alasını yapıyoruz.'
 
Türkiye'de en çok satış yapan otomobil firmalarına 'Burada üretmiyorsunuz, gelin burada üretin' dediklerini belirten Ergün, şunları kaydetti: 'Ford'a, Opel'e ve Volkswagen'e gelin burada üretin diyoruz. Bunlar en çok satan markalar. Ama Türkiye'de otomobil üretmiyorlar. Ford'un hafif ticari ve ağır ticari üretimi var. Ama Opel ve Volkswagen'in Türkiye'de hiç üretimi yok. Onların mutlaka bu sene, 2012'de Türkiye'ye yatırım yapma kararını almalarını bekliyoruz. İnşallah alacaklardır. Tüm otomotiv toplantılarının konusu olan yerli otomobili farklı bir perspektifte ele almamız gerekir. Milli hisselerimizi tatmin perspektifinden değil, rasyonel bir perspektifte ele almalıyız. Dünya'da her yıl büyüyen iç pazara sahipken, Türkiye gibi bir iç pazar varken, ihracat potansiyeli bu derece yüksekken ve sektörde yarım asırdır fazla tecrübeye sahipken bu ülkenin bir marka oluşturmaması, izaha muhtaç bir durumdur. İzahı zordur. Bunun rasyonel bir nedeni yoktur. Onun için kırk dereden su getirip, neden olmayacağını, neden çok zor olduğunu anlatanlara bunları anlatmaktan vazgeçiriyoruz. Bu işin nasıl yapılacağını gösterme zamanı gelmiştir. Bunu yapmak Türk otomotiv sektörü için milli ve manevi bir görevdir.
 
Bakan Ergün, Türkiye'de üretilmesi gereken binek otomobillerin arasında muhakkak surette Türkiye'nin kendi otomobillerinin olması gerektiğini söyledi. Türkiye'nin kendine ait markalarının vaktiyle bir şekilde başlayıp da vazgeçilen projelerden oluştuğunu belirten Ergün, başka ülkelerde her marka aracın olduğunu ancak kendi markalarının da bulunduğunu belirterek, 'Bizim ülkemizde de her marka olacak ama biz de 'şu da bu da kendi markamız' diyebilmek durumundayız. Yapamayacak olsak tamam yapamayız. Boşu boşuna bu işleri konuşmayalım. Ama bunlar yapacağımız şeyler. Şunu memnuniyetle ifade etmeliyim ki, artık bugün çok sayıda firmamız, bu konuyla ilgili çok değişik çözümler ve arayışlar içinde' diye konuştu.
 
Otomotiv sektöründe en çok önem verilmesi gereken şeyin Ar-Ge ve tasarım alanı olduğunu vurgulayan Bakan Ergün, özellikle yeni nesil teknolojiler ve çevre dostu ürünler konusunda büyük fırsatlara sahip olduklarını dile getirdi. Türkiye'nin içten yanmalı motor teknolojisine geç başlamış olabildiğini anlatan Ergün, şöyle konuştu: 'Yarışı gerilerden takip etmiş olabiliriz. Ön sıraları zorlayacak bazı hamleleri yapmakta biz de zorlanabiliriz. Şimdi yeni teknolojiler konusunda hemen hemen bütün dünya yarışa aynı noktadan başlıyor. Bu yeni yarışa iyi başlamamız ve ön sıralarda başlamamız mümkündür ve gereklidir de. Otomotiv stratejisinde de yeni nesil araçların hem üretiminin hem tüketiminin teşvikiyle ilgili önemli eylemler bulunuyor. Her türlü Ar-Ge ve tasarım çalışması için büyük önem taşıyan test merkeziyle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah Türkiye'nin çok güzel bir otomotiv test merkezi de kurulmuş olacak. Elektrikli araç dönüşümüyle ilgili teknik ve hukuki mevzuatı hazırladık. Bugün mevcut bir aracı elektrikli araca döndürmek de mümkündür. Bununla ilgili arkadaşlarımız hazırlıkları tamamladılar. Çalışan başlayan firmalar da var. Ben Türkiye'nin ilk yerli otomobilinin bu yeni nesil teknolojilerde gerçekleşme imkanını şahsen görüyorum.'
 
Bakan Ergün, yeni teşvik programını kısa zaman içerisinde kamuoyuyla paylaşacaklarını söyleyen Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Hazırlıklar tamamlanmak üzere. Yeni teşvik paketi özellikle cari açık sorununa yönelik bir paket olarak hazırlanacak. Şimdi detaylarını paylaşamıyoruz ama şunu söyleyebilirim ki teşvik paketi otomotiv sektörümüz için de yeni açılımlar getirecektir. Özellikle ana ve yan sanayi ilişkilerini dikkate alan böylece üretimde yerli girdi kullanımını artıracak bir anlayışı benimsiyoruz. Açık söylemek gerekirse yüzde 80'i ithal ürünlerden oluşan bir yerli markadan bahsetmiyoruz. Türkiye'de üretilen ama yerli oranı yüksek olan herhangi bir otomobil daha fazla katma değer anlamına gelmektedir. Biz Türkiye'de üretilen bütün otomobilleri aslında yerli otomobil olarak sayıyoruz. Yerli malı olarak sayıyoruz. Kimseye yabancı gözüyle bakmıyoruz. Ama 'niye markalaştırma, niye Ar-Ge ve tasarım kabiliyetimizi ortaya koyamıyoruz' diye hayıflandığımız için bunu söylüyoruz. Biz bu sektör, Ar-Ge ve tasarım faaliyetini markalaştırma kabiliyetini nasıl ortaya koyamaz, bu kadar güzel üretim kabiliyeti, montaj kabiliyeti, üretim kabiliyeti varsa öteki kabiliyetin de olması lazım. Yoksa Türkiye'de üretilen araçları otomobilleri dışlayan bir yaklaşım içinde değiliz. Onları da Türkiye'nin bir değeri olarak her zaman sahiplendik. Niye diğer markalara da 'gelin siz de burada yatırım yapın, Ford'a, Opel'e, Volkswagen'e niye söylüyoruz. En çok içeride siz mal satıyorsunuz. Burada üretin bunu diyoruz. Bakanlık olarak bu ülkenin yerli otomobil markası oluşturulmasına biz de bu açıdan çok büyük önem veriyoruz. Ve bunun yanında Türkiye'de üretilen yerli taşıtlarda da yerli girdi oranını yükseltmeye de çalışıyoruz.'
 
Türkiye'de üretilen bir otomobilin parçalarının yerli tedarik zinciriyle karşılanmasının önemine değinen Bakan Ergün, sözlerini şöyle tamamladı: 'Teşvik paket son halini aldığında yerli otomobil markası oluşturmak için firmalarımızla daha yakından bir diyalog içinde olacağımızı da hatırlatmak isteriz. Zaten firmalar da bunu bekliyorlar. Yani yerli otomobilin üretim safhasının ve diğer safhalarının nasıl destekleneceği, ne tür bir destek modeliyle yola çıkılacağı onların da hakkı, onların da bir beklentisi. Bugün Türkiye birçok açıdan dünyanın en başarılı ekonomilerinden birine sahip olduğunu gösterdi. 2010 yılında yüzde 9 oranında büyüyen ekonomimiz 2011 yılında da yüzde 8 oranına yaklaşık bir büyüme gösterdi. Bu yıl içinde de orta vadede belirlediğimiz hedeflere rahatlıkla ulaşacağımızı düşünüyorum. 2012 hedeflerini de Türkiye yakalayacaktır. Belki de aşacaktır. Türkiye ekonomisindeki büyüme unsurları reel sektör ve üretim kaynaklı büyümedir. Bunu istihdam rakamlarından, yatırımlardaki artışlardan ve ihracattan da anlayabiliyoruz. TİM rakamlarına göre 2011 yılında 2008'deki seviyemizi aştık ve 135 milyar dolarlık ihracat rakamını yakaladık. 2023 yılında ise hepinizin bildiği gibi bu rakamın 500 milyar dolar olmasını ve dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmayı hedefliyoruz. Ancak her zaman söylediğim bir iki husus var ki 500 milyar dolar ihracat yaparken 1 trilyon dolar da ithalat yapmak istemiyoruz. Burada bir denge kurmak mümkünse, ihracat rakamının ithalat rakamından fazla olmasını sağlamak gibi bir amacımız olmalı. Bu nedenle otomotiv gibi kritik sektörlerde daha fazla yatırım çekmenin, Ar-Ge ve tasarım çalışmalarında bir üs haline gelmenin yollarını birlikte bulmak ve bu yolda birlikte ilerlemek durumundayız.'
 
Açılış konuşmalarından sonra gerçekleştirilen panelde, ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar, ODD’nin bünyesinde 53 marka temsil ettiğini; bu markaların bir kısmının da ülkemizde aynı zamanda üretim yaptıklarını ifade etti. Bayraktar yaptığı sunumda dünyadaki ve ülkemizdeki otomotiv sanayinde yaşanan son gelişmeleri ve istatistikleri paylaştı. Otomobil sahipliliğini en çok etkileyen 2 temel faktörün fiyat esnekliği ve gelir esnekliği olduğuna değinen Bayraktar, ÖTV konusunda AB ile uyumsuz yapıya; araç parkının son durumuna, +16 yaş araçların trafikten çekilmesi gerekliliği konularını gündeme getirdi.
 
Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makina Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan, 1995 – 2009 yılları arasında TEYDEP Ar-Ge proje desteğinin %30’unun otomotiv sanayi tarafından kullanıldığını, toplam Ar-Ge merkezi sayısının 44’e ulaştığını belirtti. Otomotiv ile makina sektörlerini karşılaştıran Kılıçaslan, otomotiv sektörünün güçlü yönlerinden makina sektörüne aktarılabilecek konular olduğunu ifade etti.
 
 
İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Ata Muğan, TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Celal Kaya, MÜSİAD Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Salih Sami Atılgan , ODD Başkanı Mustafa Bayraktar, Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makina Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan
 
TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Celal Kaya konuşmasına sanayimiz açısından son derece önemli bir kaynak olacağına inandığını belirttiği TAYSAD 1987-1990 Dönemi Yönetim Kurulu üyelerinden Arslan Sanır tarafından kaleme alınan “Türk Otomotiv Sanayinin Tarihi” adlı kitabın tanıtımı ile başladı. Kitabın içindeki bir bölümden şu şekilde alıntı yaptı : “1973 yılında görüşülen bir konu : Motor ve dişli kutusu üretimi kurulmalıdır. Bunlar yapılırsa firmaların rasyonel birleşmeleri de mümkün olacaktır.” Bu alıntıdan sonra Kaya sözlerine şöyle devam etti :”Yıl 2012. Türkiye hala motorunu ve aktarma organlarını üretemiyor. 1985’li yıllara kadar kapalı ekonomi olarak sürdürdüğümüz faaliyetlerimiz bu yıllardan sonra hükümet politikaları ile de desteklenerek ihracata yönelen bir yapıya kavuşmuştur. Serbest rekabet ortamında, ülkemizde üretim yapan araç üreticilerinin ve yan sanayi kuruluşlarının ortak çaba ve gayretleri sonucunda her yıl artan ihracat başarılarına imza atan bir sektör haline geldik. Tedarik zinciri, üretimi, dağıtım kanalları ve bayileri ile topyekün devam ettirilebilir bir büyüme ortamı yakaladık. İhracatımızın özellikle gelişmiş ülkelere yapılması da tüm tedarik zincirimizi kalite, maliyet, sevkiyat ve ürün geliştirme gibi temel konularda dünya standartlarında üretim yapmaya yöneltti. Gelişimini durmaksızın sürdüren sanayimiz son 20 yılda pek çok kriz ile de karşı karşıya kaldı ve her krizden daha da güçlenerek çıkmayı başardı. Bu başarılarımızın sonucunda bugün mutlulukla belirtmeliyiz ki sektörümüz; 20,5 Milyar USD ihracat yapan, dağıtım satış ve pazarlama kanallarını da eklediğimizde 400 bin kişiye istihdam sağlayan ve dünya ölçeğinde kabul gören bir konumdadır. 1960’lı yıllarda bireysel girişimler ile aile şirketleri olarak kurulan firmalarımızın bugün çoğunda, kurumsallaşma yönünde önemli adımlarla birlikte, profesyonel yönetim yapıları ön plana çıkmakta, firmalarımız küresel ölçekte rakipleri ile aynı platformlarda mücadele edebilmektedir. Üretim, kalite, sevkiyat yapılanmasında önemli bir konuma gelen sanayimizin yeni bir kaldıraca ihtiyacı vardı. Bu kaldıraç da Ar-Ge konusuydu. Hepimizin bildiği gibi sanayimizde yapılan çalışmalar yoğunlukla Ür-Ge seviyesindedir. Bu durum da 50 yıllık geçmişe sahip bir sanayi için son derece normaldir. Ancak biz bundan sonrası için daha yüksek katma değerli ve daha teknolojik ürünler üretmeli ve bu ürünleri de yüksek oranda ihraç etmeliyiz. Gelişmiş ülkelerde özellikle son 5 yıldır yaşanan ekonomik sıkıntılar, artan maliyetler ve yaşlanan nüfus gibi nedenlerden dolayı, özellikle otomotiv sanayii kendisine yeni çıkış noktaları aramaktadır . Avrupa Birliği’ne entegre yapısı ile işbirliği ve yatırım yapılacak en yakın ülke Türkiye’dir. Bu fırsatı iyi görmeli ve ticarete çevirmeyi başarmalıyız. Bir tarafımızda sıkıntılar yaşayan, büyüme ve gelişme beklenmeyen AB ülkeleri, diğer tarafımızda ise gelişmekte olan Rusya, İran, Irak, Hindistan ve Afrika ülkeleri gibi bölgeler bulunmaktadır. Dünya devi olmuş Çin ve Amerika ile ilişkilerimiz ise son derece kısıtlı.”
 
Bu bölgelerde farkı fırsatlar olduğunu belirten Kaya, gelişmiş bölgelerde Ar-Ge’siyle birlikte firma satın alması yapılabileceğini, cironun düşük olduğu müşterilerde tasarım sürecinden itibaren projelerde yer alınabileceğini, insan kaynağının Ar-Ge konusunda geliştirilmesini ve üniversite-sanayi işbirliğinin mutlaka kurulması gerektiğini belirterek; gelişmekte olan bölgelerde ise know-how satın alınabileceğini, lisanlı üretim yaptırılabileceğini ve iç pazarı da gelişen yerlere doğrudan yatırım ya da joint-venture şeklinde işbirliği ile girilebileceğini sözlerine ekledi.
 
Kaya sözlerine şu şekilde devam etti: “Bugün sevinerek belirtmeliyim ki, bizleri anlayan ve bizlere her platformda destek olan bir bakanımız var. Bakanlığımızın adının değişmesi dahi yeni bakış açımızı ortaya koyuyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Nihat Ergün, gerek bölgemiz, gerekse de sanayimiz için çok değerli çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalardan sektörümüz için en önemli iki tanesine değinmek istiyorum. 5746 sayılı kanunun sağladığı destekler ile Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’müzün sürdürdüğü özverili çalışmalar sonucu bugün 34 tanesi yan sanayimizde olmak üzere toplam 44 otomotiv sanayi firmamız Ar-Ge merkezi olmuştur. Bu merkezlerde çalışan teknik eleman sayımız da 5.000 kişiyi aşmış, üniversite-sanayi işbirliklerinde San-Tez projelerinin artması ile birlikte araştırma birimine yönelik adımlar atılmıştır. Bu bilincin artması ve çalışmalardaki ivmelenme ile birlikte KOBİ ölçeğindeki firmalarımızda da bu konuya verilen önem artırılarak TÜBİTAK desteklerinden faydalanmak için başvuru sayısı hızla artmaktadır. Ayrıca, büyük bir mutlulukla ifade etmek isterim ki patent, faydalı model ve tasarım tescili faaliyetlerinde de çok olumlu gelişmeler sağlanmıştır. 2023 vizyonumuzun da temelini oluşturan Ar-Ge ve yenilikçilik kavramlarının verilen bu destekler ile uygulamaya aktarılmasına olanak sağlayan Sayın Bakanımıza ve ekibine bir kez daha sizlerin huzurunda şükranımızı sunarım.
 
Otomotiv sanayimizin yıllardır ihtiyaç duyduğu stratejik plan konusundaki adımlar atılarak geçtiğimiz yıl otomotiv sektörü strateji planı açıklandı. Bu planda yer alan tüm maddeler ve aksiyon planları sanayimizin 2014 yılına kadar yapması gereken çalışmaları ve hükümetimizden hayata geçirilmesini beklediğimiz destekleri içermektedir. Orta vadede 2 milyon üretim adedine çıkmayı planlayan sanayimiz için Ar-Ge, lojistik, test imkanları, laboratuvar altyapı yatırımları ve yeni yatırımlar konusundaki destekler hayati önem taşımaktadır. Bu planı destekler nitelikteki Girdi Tedariği Stratejisi “GİTES” çalışmaları da tamamlanmak üzeredir . İthalatımızın yoğun olduğu ve stratejik önem taşıyan motor ve aktarma organları konularında yeni yatırımları yapma ve özendirme zorunluluğumuz bulunmaktadır. Bu nedenle kısa sürede açıklanması planlanan yatırım teşvik paketi, sektörümüz açısından 2023 hedeflerine ulaşmada son derece önemlidir.
 
Bu konular haricinde gündemimizde olan bir başka konu da yerli marka, yerli araçtır. TAYSAD olarak daha önce de pek çok kez ifade ettiğimiz gibi, yan sanayimiz bu tür bir yatırımı destekleyecek 50 yıllık tecrübeye, üretim yeteneğine, gelişmiş alt yapıya, co-designer yeteneğine, teknolojik birikime ve sanayici ruhuna sahiptir. Sayın Bakanımızın yerli araç projesine yatırım yapacak grup veya şirketleri yakın bir gelecekte açıklayacağını umuyor ve heyecanla bekliyoruz.”
 
Türkiye ve otomotiv sanayi açısından 2012 – 2015 yıllarını önemli ve fırsat dolu bir süreç olarak gördüğünü ifade eden Kaya, bu süreci iyi değerlendirebilmek için yatırım teşvik sisteminin tüm tedarik zincirini de kapsayacak şekilde kısa sürede açıklanmasını beklediklerini belirterek, özellikle Ar-Ge ve altyapı yatırımlarının devam ettirilmesi, nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi, üniversite-sanayi işbirliğinin arttırılması, yurtdışında firma satın alma konusunda destek verilmesi, TSE tarafından yapılması planlanan test pistinin ve diğer laboratuvar alt yapılarının hayata geçirilmesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi içerisinde bulunan Otomotiv Teknolojileri Araştırma Merkezi’nin gelişimi için devletimizce de katkı verilmesinin öncelikleri arasında yer aldığını sözlerine ekledi.
 
TAYSAD Başkanı Celal Kaya sözlerini şu şekilde tamamladı: TAYSAD olarak Ar-Ge konusunda başlattığımız seferberliği devam ettireceğiz. 2012 yılında 50, 2013 yılında ise 75 yan sanayi firmamızın ar-ge merkezi olmasını hedefliyoruz. Bugün, otomotiv sektör ihracatının %44’ünü sağlayan yan sanayimiz, 2015 yılına kadar bu oranı minimum %50 seviyesine getirebilmek için gelişmiş ve gelişmekte olan bölgeler ile ilişkilerini arttırmaktadır. TAYSAD olarak, insan kaynağımızın gelişimi için üniversitelerimiz ile iş birliği yapıyoruz. Bölgesel olarak da gelişime katkıda bulunmak amacı ile tüm paydaşlarımız ile ortak çalışmalar içerisindeyiz. İstanbul, İzmir, Bursa, Aksaray ve Konya’da yaptığımız ve yapacağımız sektör toplantılarıyla ortak kültür oluşturmayı ve yan sanayimizin tüm ülke genelinde gelişimine katkı vermeyi amaçlamış bulunuyoruz. Ayrıca, küresel entegrasyonumuzu hızlandırmak amacı ile otomotiv sanayisinin en gelişmiş bölgelerinden birisi olan Almanya’da geçen yıl temsilciliğimizi açtık ve ilk olumlu çıktılarını almaya başladık. 2012 yılındaki faaliyetlerimizde özellikle diğer global araç üreticileri ile işbirliklerimizin hızla arttığını göreceğiz. Önümüzdeki dönemde hedefimiz Çin ve ABD’ de temsilcilik açmaktır. Topyekün sürdürdüğümüz bu sinerjinin orta vadede bizlere daha teknolojik ve daha katma değerli ürün üretme kabiliyeti olarak geri döneceğine inancımız tamdır.”
 
İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Ata Muğan, gelecekte küçük araçların elektrikli, büyük ve ticari araçların hibrid olacağını belirtti. Elektrikli araçlarda %90 oranında elektrik-elektronik parça ve yazılım etkisi olduğuna değinen Muğan, firmaların da buna göre yapılanması gerektiğini vurguladı. Bu konularda AB’den oldukça geride olduğumuzu belirtti. Bu gelişmelerde fırsatlar olduğu kadar dezavantajlı konular da olduğuna değinen Muğan “Örneğin eğer 100 km’lik yol 2,5 TL ile gidilirse kimse toplu taşıma aracına binmez” dedi. 
 
Soru-cevap bölümünde Hisarlar Holding Hiscar Otomotiv Genel Müdürü Bora Çağlar, Özmen Ticaret firmasından Ramis Özmen, Genç MÜSİAD üyesi Doğukan Yavuz ve Yaskar Klima temsilcisi söz aldı.
 
Toplantının sonunda konuşmacılara ve sponsorlara birer teşekkür plaketi sunuldu.
 
Kocaeli Sanayi Odası Meclis Başkanı Şerif Kanık, TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Celal Kaya’ya; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürü Süfyan Emiroğlu, Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makina Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan’a; MÜSİAD Kocaeli Şube Başkanı Recep Bilal Şengün, İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ata Muğan’a ve Otomotiv Sektör Kurulu Başkanı Salih Sami Atılgan, ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar’a plaket takdim etti.
 
Kocaeli Sanayi Odası Meclis Başkanı Şerif Kanık  ve TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Celal Kaya